3 Ağustos 2009 Pazartesi

sevdiysem gunahım ne 1

~Sessizlik~

Buralar pek sessiz olmaya müsait yerler değil. Her daim bir gürültü her daim bir patırtı her daim bir dışarıdan ses. Ezan bitse, sokak serserisi başlar, sokak serserisi bitse çan çalar, çan kesilse araba geçer, araba geçmese çöpler toplanır. Hani 24 hours live olayı var ya hadi bizimkisi 24 olmasa da 20 olsun. Artık o 4 saate denk gelirsen ne mutlu sana.

Malesef o 4 saatten birine denk gelmediğim bir gece ve malesef dışardan gelen bütün sesleri algılayabilecek haldeyim. Bu uykuyu olumsuz etkiliyor dolasıyla da düşünce ve kurgu gücümü arttırıyor. Manyak manyak şeyler geliyor aklıma. Mesela pencereden sarkıp aşağıda konuşan konuşmayan tüm mahalleliye saymak sövmek sonra inip dövmek ya da taksiye atlayıp son sevdigim adamı bir sekilde bulup saymak sövmek ve sonra dövmek.

"Son sevdiğim adam"ı sevip sevmediğime sevmemem gereken bir çok anda karar verdim ben. Sevmişim, seviyormuşum, seviyorum. Ben ona sinirliyken ama o başka birşeye sinirliyken benim sinirimin göz göre göre yokluşunu izlerken karar verdim buna. Çünkü bir baktım ki ben onu yatıştırmaya çalışıyorum. Ben ona uyuz olmuşken ama o bana uyuzken kendime x2 uyuz olduğum an dedim "ben seviyorum" diye. Buna kaşınma diyorlar dicem ama en ufak kaşınmaya dair bir eylemim yok. Tüm bu dengesizlikler, aklı kaçıklar, beş karış havadan hareket edenler vs. beni buluyorlar desem?

Kaşınsam, aransam böyle bir popülasyon ve popülasyon içinde böyle bir benzerlik elde edemem. Aslında bir deney unsuru olabilecek insanım. Mıknatıs gibi nerde bir deli, nerde bir manyak nerde bir ne yaptığını ne istediğini bilmez şuursuz varsa beni buluyor. "Olur böyle" ya da "düzelir zamanla" dememek lazım. Direk kaçmalı ama gel gör ki benim sevgiye doyumsuz yüreğim bundan anlamıyor.

Kaç yüreğim, beceremiyorsan azıcık mantığa yaklaş hadi bu da olmadı sus...

Hiç yorum yok: