10 Ağustos 2009 Pazartesi

İşkilli

Maçlarda salt vakit dolsun diye oyuna alınan sporcular vardır. Gazetelerin spor sayfalarındaki yıldız tablolarında döktürene 8, dökülene 4 puan verilirken, bu emmilerin adlarının yanına "soru işareti" yazılır. Alınacak, kırılacak birşey yoktur bunda. Sonraki oyunda daha fazla süre alıp az daha gayret eden, en kötü ihtimalle 6'yı kapar.

Soru işaretini aklına fikrine çengel yapıp da mütemmim cüz diye yanında taşıyan adamın işi bu kadar kolay değil ama. Her adımda, her aşamada beynine beynine batar çengelin sivri ucu. Ben niye böyle yapıyorum, daha önce yaptığım hatayı tekrarlar mıyım, bu işin sonu nereye gider, bu sefer mutlu olabilecek miyim, üstüne düşsem hayalkırıklığına uğrar mıyım, sallamasam çok şey kaybeder miyim, bu ıskayı nasıl telafi ederim vesaire vesaire...

Sonradan dönüp bakar ki bunları düşünürken harcadığı eforu doğrudan eylemin kendisine harcasa daha az yorulur. Hem böylece üzerine fikir yürüyebileceği, soru sorabileceği mantıklı, somut şeyler olur elinde.

Böyle düşünür ama gene de soru sormadan edemez. Bir kişi daha gaz verirse şayet, bu da bugünün sorusu olur:
Aynı suda kaç kez yıkanabiliyorduk Herakleitos Abi?

Hiç yorum yok: