28 Nisan 2009 Salı

Okanaydır

Şimdi Yürütülüyor: Michael Jackson - Smooth Criminal

Oyun Kuralları:

1. Üç ve üzeri kişiyle, tek kale esasına göre oynanır. Takım oyunu değil, bireysel oyundur. Yani herkes tektir.

2. İlk kaleye gececek kişiyi belirlemek üzere oyuncular sırayla top sektirir. En az sektiren oyuncu kaleye geçer.

3. Zeminle temas halindeki topa yapılacak vuruşlar gol değeri kazanmadığı gibi vuruşu yapan oyuncunun kaleye geçmesine neden olur. Diğer kaleye geçme sebepleri:
a. Auta atılan şut
b. Elle oynama
c. Kalecinin kafayla kurtarış yapması (Topla son oynayan oyuncu kaleye geçer.)

4. Kalecinin önceden çizgiyle belirlenmiş kale alanını terk etmesi, oyuncuların o anda geçerli puan durumlarına göre sırayla penaltı atışları yapmasına sebep olur. Atışı kaçıran son oyuncu kaleye geçer. Atış kaçıran olmazsa oyun mevcut kaleciyle devam eder.

5. Puanlama: Golü yiyen her oyuncu
- Düz vuruşlar ve penaltılar başına 1 puan,
- Topuk, makas gibi dikey düzlemde yapılabilen her türlü vuruşla ve kafayla yediği gol başına 5 puan,
- Röveşata, vole gibi ayağı yerden kesen "spektekuler" tabir edilen vuruşlarla yediği gol başına 10 puanla cezalandırılır.

6. Sıralama: Kaledeki oyuncunun ceza puanları toplamı önceden belirlenmiş final sayısına (21, 31, 51 vs...) ulaşınca, o oyuncu oyun dışı kalır. Final sayısına erişmemiş son 2 oyuncu seri penaltı atışları sonrası oyunun nihai galibini belirler.
İlk oyun dışı kalan oyuncu ana, final penaltılarının galibi baba olarak adlandırılır. Ara derecelere sahip uyuncular oyuncu sayısı ve hayal gücüne bağlı olarak "kızkardeş, oğlankardeş, kaynana, yandan bacanak" gibi unvanlar alabilirler.

25 Nisan 2009 Cumartesi

Nice Akşamlara

Şimdi Yürütülüyor: Dr Skull - Rules 4 Fools (K tunnel)

Bahar başlayalı
bir haller oldu bana. Kıçımı yapıştığı bilgisayar başı sandalyesinden kaldırdırabildim nihayet. Öyle yaptığım alengirli birşey de yok hani. Ne olsun ki zaten ilçede, ya birahane, ya meyhane.

Kazanılan tecrübe zamanla unutulabiliyormuş, akıl dayağının acısı geçiyormuş meğer. Yapılmaması gereken şeyleri tekrar hatırlamak unutmamak için bir daha sayayım. Hatta yazarak çalışayım ki, aklımdan kolay çıkmasın:

- Mekana birisiyle gitmişsen, amaç akşam üzeri yemek altına 2 bira atıp neşeyi düzeltmekse, amacının dışına çıkma. Adam müsade istediyse iç iki birayı kalk git sen de.
- Adamı uğurladıktan sonra ısrarlara karşı dirayetli ol, "afiyet olsun cümleten" deyip müsade iste.
- Bu aşamayı geçemeyip bir masaya oturduysan, o mekandan kalkıldığında eve doğru yol al.
- Beceremedin mi, o arkadaşlarla başka bir mekana gitme artık.
- Mekanlar kapandıktan sonra yol kenarında yutmak üzere iki bira alalım diye teklif etme, vebali ağırdır, kaldıramayabilirsin.
- Alkollü sürücüyle yola çıkma, kaldır kıçını yürü iki adım.

Bir kere unuttum ben bunları, mevta olmama ramak kaldı. İkincide arkadaşı yolluyorduk diğer sevdiğimiz arkadaşların yanında, yaşanacak günümüz varmış şükür ki. Sevdiklerimden kimse eksilmeden güneşin doğup battığı her güne şükürler olsun.

Unutmamam lazım! Üç kere aynı hatayı affetmez hayat. Unutmamam lazım! Çünkü eşimle dostumla yaşayacak çok keyifli akşamım var daha benim. Unutmamam lazım!

18 Nisan 2009 Cumartesi

Tokat!

Şimdi Yürütülüyor: Ahmet Kaya - Korkarım

Bozuk ev aletini tokatlayınca normale döner, tecrübe etmeyen yoktur. İşte benim kafanın çalışma prensibi de aynı öyle. Adam gibi çalışması için illa ki bir tokat gerekiyor. Tokadı yedi mi kendine geliyor, başlıyor şıkır şıkır çalışmaya. Gol atamayan takımın ilk golü yedikten sonra farka gitmesi gibi bir şey. Kavgaya girmeden önce kendini tokatlayan ya da ilk façayı kendine atan adamdan farkı yok.

Geçen yıl bu zamanları yaşayan ben değilim sanki. Kederin en kallavisinin ateşi peş peşe üç kere içine düşen ben değilim! En çok canımı sıkan ota boka can sıkmak bu yüzden.

Yalnız! Tokatla çalışan alet edevata dair şöyle bir gerçek daha var; bir süre sonra hepten yalama olur, tokattan anlamaz hale gelir. Korkarım güzelim korkarım...

15 Nisan 2009 Çarşamba

Belki Değil Mutlak

Zihinde kurgulanan hayat başka, gerçeklik bambaşkayken, idea gerçekle hiç mi hiç örtüşmezken "benim doğrum" demek anlamsız, kabul etmek gerek. Yıllardır kafayı sıyırttıran "erdem" safsatasına da pek takılmamalı bundan sonra.

Doğa ve metabolizma her dürttüğünde peşinden gitmeli. Hiç düşünmemeli kedi köpekten ne farkım kalacak diye. Sonradan iş hepten pespayeleşmesin diye duygusal bir kılıf bulunacaktır yaşananlara nasılsa. Ertesi günü, daha ertesi günü hiç mi hiç düşünmemeli illa ki.

Gerek de yok hani örselemeyeyim diye uğraşmaya. Bir ömür paramparça et önce, sonra bir gece nasıl vakit geçirsem diye düşün, yapacak bir şey bulama, koş avcunda tuzla, halloluyor gidiyor nasılsa.

Geç de olsa doğru yolu buluyor sanki Woryzover!

Sıkıldım, bunaldım, yıldım
demiyorsam, kendime on beş yaş triplerini yakıştıramadığımdan. Direnemiyorum demiyorsam, şimdiye kadar "diren"; takatım yok demiyorsam "ha gayret" dediklerimden utandığımdan. Bunları düşünerek, kendime kıza kıza, böyle bir post yazıyorum şimdi de, bilemiyorum neden.

12 Nisan 2009 Pazar

Tuzla Koşanlar

Şimdi Yürütülüyor: Kızılırmak - Şifa İstemem

Hıyara tuzla koşanlar değil bahsettiğim, yaraya tuzla koşanlar!

Orda kalsın değer vermek
Yeter ucuza satmasın

Bir enkazın altından doğrulmaya çalışmaktadır bünye. Durum kabullenilir. "Zaman geçer, kabuk bağlar" sonucuna varılır er geç. Zamanın hızla geçmesi umut edilirken bir bakarsın, hoooop! Biri tuzla koşar gelir, "açık yara varmış bilader" der gibi.

Senin olsun hoş sohbetin
Yeter huzurum gitmesin

Yıllar geçer, kan kaynar. Kafa kanı kaynatmaya karar verirse, kaynar elbet o kan! Tam maziden gelecek yaratmanın beyhudeliği üzerine tezler üreterken o kanı kaynatan kafa; bir msn messenger iletisi, sms, ya da telefon görüşmesi gelinen noktayı tarumar eder. Zira yürek kırmızı kastan değil, yufkadan yapılmıştır. Dayanamaz günah çıkarmalara.

İstemem ilaç yardımın
Yeter yakamdan tutmasın

Olan bir şeye çalışmakta tereddüt eden kafa, konu "üzmemek" olunca canavara dönüşür bir de. Aynı çabayı fazlasıyla "üzülmemek" üzerine de harcadı elbet. Üzülmezdi de yıllardır, tuzla koşanlar bu kadar gayretkeş olmasa.

Yağın gerekmez aşıma
Yeter zehirin katmasın


10 Nisan 2009 Cuma

Bedük - Gel Aşka


bedük "gel aşka"
by vikviki
Top sakallı köçek diyorum, başka birşey demiyorum :))) Allah da seni güldürsün Bedük!

Since 1905

İngilizler gibi toplu halde oynamak, bir renge ve isme sahip olmak ve Türk olmayan takımları yenmek...

1905'te konmuş hedef. İnanmış geriden gelenler de. 2000'de futbolda UEFA ve Süper Kupa, 2008'de Engelsiz Aslanlarımızın Şampiyonlar Ligi ve Kıtalararası Kupa şampiyonluğu... Bugün de yine potada hanımlar.

Demem o ki; başarılar gelir geçer, asaletin bize yeter!

2 Nisan 2009 Perşembe

Öyle İşte

Yıllardır seviyorum ya geceyi, karşılıksız kalmasın demiş, bir güzellik yapmış aklınca bana. Eski mevsimin son gecesi, yeni mevsimin ilk sabahına kadar da uğraşmış hani.
Ne de iyi yapmış :)

1 Nisan 2009 Çarşamba

Gözde Kan ve Serbest Çağrışım

Gözdeki kan dikkat çekiyor zaman zaman. Kudretten uykusuz olduğumu cem-i cümle biliyor da, bile bile soruyorlar gene "hayırdır, uyumadın mı" diye. Hem bunalmışken sorulardan, aklıma ve akabinde dilime, Hedef Büyük' ten Öğret Bana geldi:
...
Ağlarken gözlerimi kırmızı bir perde örter
İşte o perdeden, seyrederim seni
AŞK KIRMIZIYKEN DAHA GÜZEL!

Lan!

Nişabur'lu Ömer'den:Kim senin yasanı çiğnemedi ki, söyle?
Günahsız bir ömrün tadı ne ki, söyle?
Yaptığım kötülüğü, kötülükle ödetirsen Sen,
Sen ile ben arasında ne fark kalır ki, söyle
?