23 Eylül 2008 Salı

Hafif Sanat Müziği

80'ler sonu 90'lar başından bahsediyorum. Pop patlamamış henüz. Abone diyen Devekuşu Kabare'de dans ediyor, Hadi Yine İyisinle gerdan oynatan Yeni Türkü'de gırnata üflüyor hala.

Eğlence kültürünün önemli bir ayağı tavernalar. Tabii ki Hayko'nun, Fedon'un tavernaları da çalışıyor ama taşradaki insanın taverna diyince aklına gelenler Ümit Besen, Cengiz Kurtoğlu, Nejat Alp, Arif Susam, Atilla Kaya ve sair piyanist - şantör. Evliler de Sevebilir, Nikahsız Aşk, Nikah Memuru, Nikah Masası gibi evlilik temalı şarkılar pek revaçta. Bu durum Özal döneminde taşradan zenginleşip sonradan İstanbullu olan, nikahlı eşi evde bırakıp tavernada metresle kah hislenip danseden, kah göbek atan bir zümreyi canlandırır zihnimde. Neyse, bunu başka bir postta işlemeli...


Eğlencenin bir başka adresi de gazinolar. Yüksel Uzel, Faruk Tınaz, Nalan Altınörs, Metin Milli, Zekai Tunca, Emel Sayın ekranlarda da bolca boy gösteriyorlar. Fakat garip olan, ya da bugün bana garip gelen şey; o dönemler şöhretlerinin zirvesinde olan bu isimlerden birkaçı, annemin öğretmenlik yaptığı ilçe ilkokulunun çayına gelip şarkı söyleyebiliyordu. Yani dönemin starları pek de uzak değilmiş bize.

Neyse, işte benim çocukluğuma damgasını vuran şarkılar bu cenahtan geldi asıl. İlk aklıma gelenleri yazayım da; gerisini hatırlayanlar yorumla ilave etsin bir zahmet.
Aynı Çatı Altında Aşkımız Bir Yalanmış, Yıldızlara Baktırdım Fallarda Çıkmıyorsun (Rüyalarım Olmasa), Yağdır Mevlam Su, Benim Aşktan Yana Şansım Açıldı, Bir İlkbahar Sabahı, Seviyorum İşte Var Mı Diyeceğin (Metin Milli'yi anmayı borç bilirim)

Bunlar ve hemen aklıma gelmeyen bunlar gibi dönemin diğer şarkılarının ortak özelliği, kuvvetli müzisyenler tarafından bestelenmesi, edebi değer taşıyan sözlerle canlanması ve gerçekten emek verilerek hazırlanılmış olmasıydı. Dönemin popüler müziğinden bahsediyorum, tekrar belirteyim. Babam, 7 yaş büyük abim ve ben, aynı zevki alabiliyorduk dinlediğimizde. Günümüz popülaritesiyle kıyas götürmeyecek düzeyde nitelikli işler yapıldığını söyleyebiliriz kesinlikle.

Sonra, dönemin güzelleri merak saldı musikiye. Hani şimdi fantazi - pop kırması bir müzikle çıkıyor ya mankenler, fotomodeller, o hesap işte. Orkestranın arkasında duran ve üzerinde H A yazan taşları, Hülya Avşar ve Harika Avcı ortak kullanıyordu artık. Ardından Seren Serengiller, Pınar Eliçeler takip etti aynı yolu ve nihayetinde bu tarz da tarih oldu. Bahsettiğim tarzda Muazzez Abacı'nın Vurgun'unu hatırlarım kaydadeğer son çalışma olarak.

Devir değişti, dünya popla evrildi ve biz bir daha hiç bir ilkbahar sabahı güneşle uyanamadık.

Hiç yorum yok: