
Eğlencenin bir başka adresi de gazinolar. Yüksel Uzel, Faruk Tınaz, Nalan Altınörs, Metin Milli, Zekai Tunca, Emel Sayın ekranlarda da bolca boy gösteriyorlar. Fakat garip olan, ya da bugün bana garip gelen şey; o dönemler şöhretlerinin zirvesinde olan bu isimlerden birkaçı, annemin öğretmenlik yaptığı ilçe ilkokulunun çayına gelip şarkı söyleyebiliyordu. Yani dönemin starları pek de uzak değilmiş bize.
Neyse, işte benim çocukluğuma damgasını vuran şarkılar bu cenahtan geldi asıl. İlk aklıma gelenleri yazayım da; gerisini hatırlayanlar yorumla ilave etsin bir zahmet.
Aynı Çatı Altında Aşkımız Bir Yalanmış, Yıldızlara Baktırdım Fallarda Çıkmıyorsun (Rüyalarım Olmasa), Yağdır Mevlam Su, Benim Aşktan Yana Şansım Açıldı, Bir İlkbahar Sabahı, Seviyorum İşte Var Mı Diyeceğin (Metin Milli'yi anmayı borç bilirim)

Sonra, dönemin güzelleri merak saldı musikiye. Hani şimdi fantazi - pop kırması bir müzikle çıkıyor ya mankenler, fotomodeller, o hesap işte. Orkestranın arkasında duran ve üzerinde H A yazan taşları, Hülya Avşar ve Harika Avcı ortak kullanıyordu artık. Ardından Seren Serengiller, Pınar Eliçeler takip etti aynı yolu ve nihayetinde bu tarz da tarih oldu. Bahsettiğim tarzda Muazzez Abacı'nın Vurgun'unu hatırlarım kaydadeğer son çalışma olarak.
Devir değişti, dünya popla evrildi ve biz bir daha hiç bir ilkbahar sabahı güneşle uyanamadık.