11 Kasım 2009 Çarşamba

gecmisle mesafe

Böyle duvarlarına özenle birşeyler asanlara çocukluğumdan beri hastayım. Üniversiteye gidene kadar boydan boya dolap ve ranza derken birşey asacak duvar bulamamıştım. Üniversitede de duvarıma gazetelerden kestiğim harflerle "Derler ki bir yerden sonra acımaz daha fazla / Zaten aşk kötü bir şaka anlamaya çalışma / Her güzel şey bitermiş / Aşk nedensiz sevmekmiş" yazmıştım. Hey gidi hey! Hala ruhuma dokunan bir şarkı ve bence hala duvara asılabilirliğe sahip sözler. O günden bugüne değişen tek şeyim sanırım anlamaya çalışma çabam (az ya da çok çaba mı yorum yapmak istemiyorum) ve güzel şeylere karşı olan zaafım (bu da az mı çok mu yorumsuz).
Her geçen bir günle, geçmişe bir gün daha uzaklaşırken kapıldığım bu geçmişe sarılma hallerine neden geldim bilmiyorum. Sakın bu gelecek korkusu olmasın? İnsanın hayatı irili ufaklı mutlu ya da üzüntülü garip sürprizlerle sarılı olursa, yarın ne b.k olacağını bilemezse sanırım geçmişe tutunmak ve gelecek günden kaçmak istiyor. Gerçi bu "hemen Cuma olsun, lütfen!" dememle çok çelişik bir durum ama olsun. Şöyle düşününce ve geçmişime bakınca aslında yaşam tarzımla da zıt. Sanki benim bir gün öncesinden yemeği yapıp ertesi gün ne yenileneceğini bilme, evde her gün aynı saatte birini bekleme, temizlik çamaşır gününü belirleme, alışveriş gününü seçme zamanım gelmiş.

Hiç yorum yok: