Şimdi Yürütülüyor: M F Ö - M. V. A. B
Burada birileri hakkında olumsuz konuşmamaya, nefret kusmamaya azami gayret ediyorum. Şimdi biraz kusayım da son günlerde hasıl olan asabiyet halini bir nebze törpülesin diye düşünürken, çevreye rahatsızlık vermeme adına blogdan başka bir adres de bulamıyorum.
Anlatacaklarım sıkıntının ana kaynağı değil. Büyük kaynaklardan beslenen mutsuzluklara "caba" olarak, en münasebetsiz zamanda ortaya çıkıp asabiyeti körükleyen insanlar. Hani şıkır şıkır bir zamanda gelse fazlaca iplenmez ama, şeytanın karı boşadığı zamanda zaten barut gibiyken adamı ayar eden abiler, ablalar. İşte onlar:
Dükkan Yancıları: Kah telefonda müşteriyle gırtlaklaşırken, kah veresiye defteri karıştırıp cinnete gelmek üzereyken peydah olurlar. "Valla en iyisini yaptın abi, kendi işin olsun, küçük olsun. Hiç değilse karışanın yok" favori cümleleridir. Hayır, desem "Doğuş Grubu'na CEO oldum" bu sefer de "En temizi abi, boğulacaksan büyük denizde boğul" diyecek eşşoğlusu, adım gibi biliyorum. Ağzının üzerinden sumsuk eksik edilmemelidir.
Pek Bi' Merak Edenler: Elbette eşim dostum merak edecek halimi, ahvalimi ama bu dediğim zurnanın son deliği olup da herkesle, dolayısıyla benimle ilgili her şeyi pek bir merak eden homo sapiensler. "Bu iş ekmek yediriyor mu" cümlesini çok severler. İçiyor musun eskisi gibi, kazağı nereden / kaça aldın, hangi partiye oy verdin, yarin ile hoş musun... En tırtından en mahremine her şeyi merak ederler. Yalnız merak etmezler, aynı zamanda muhatabını uyuz ederler. Bilardo ıstakasıyla girişmek farz-ı kifayedir. Haaa! Unutuyordum. Bir de yüzük parmağını sıvazlayıp gevşek gevşek sırıtırken, "Paşa yok mu bişeyler, gelin melin; evlen artık" diyenler var ki onlara söyleyecek söz, edecek küfür, yapacak işkence bulamıyorum. Bre putperest, bre firavun; ben sana soruyor muyum "Nasipse ne zaman boşanıyosunuz" diye! İnsansı seni!!
Her Şeyi Bildiğimi Sananlar: Bunlar tartışmasız her lafa "Abi sen bilirsin bunu" diye başlarlar. Ardına ekle artık ne eklersen: Benim araba kaçtan gider, hatuna hediye ne alayım, Soma Linyit - Sökespor maçına 1 vereyim mi, Shell'in mazotu mu iyi BP'ninki mi, buğday mı ekmeli arpa mı, Varna Savaşı kaç yılında oldu... Bilmiyorum dersin, ikna olmaz. Akıl verirsin, beğenmez ensesini kafasını tokat içinde bıraktığımın.
Sanal Paylaşımcılar: Forward mail olsun, facebook videosu olsun ölümüne paylaşırlar. Faşizm, din, fanatizm gibi damarlardan beslenirler. Çeçen mücahitlerin kafa kesişini, Fenerli Okocha'nin fi tarihinde attığı golü, Esma-ül Hüsna'yı, bor minerallerinin kıymetini, hiç sevmediğim bir adamın şarkılarını defalarca millete yollamaktan katiyen sıkılmayan insanlardır. Paylaşıyomuş... Yerim öyle paylaşmayı! Elindeki ekmekten bir lokma vermez g.tveren.
Ertem Şener, Emre Tilev, İlker Yasin Üçlüsü: Sinir barajı dolmuş, kapakları zorlanıyor zaten. Eve gideyim de maç izleyeyim diyorum. Söver sayar rahatlarım hiç değilse diyorum. Ne mümkün! Bu üçü hiç sürpriz yapmadan tüm Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi maçların ırzına geçiyor. Tamam, kuru kuru isim sayma, arada da bilgi ver ama bunlar bambaşka arkadaş. Yok yok, NTV Spor maçları alıp Murat Kosova, Ercan Taner, Güntekin Onay bu üçlünün yerini almadıkça hafta içi maç izlemek haram bana.
Avrupa Konutları ve Modacı Elitist: Esen Pen'in bet sesli montaj ustasına rahmet okutur, o derece. Gündüz haber aralarında çok çıkıyor bu reklam. Konut reklamlarının birinde doktor anne var, birinde mesleğini hatırlayamadığım tenis oynayan emmi. Ama bir tanesi var ki, sakinken dahi ayar ediyor beni. Zaman kötüymüş de, insanın komşuları iyi olmalıymış. Tamam, ona itirazımız yok ama abla ne anlıyor "iyi" den? Rafine zevkleri olacakmış, stil sahibi olacakmış, estetik kaygıları olacakmış. Hele hele ikide bir "dii mi şekerim" demiyor mu. O şekerim diyen diline kızgın maşayla dalasım var modacı abla! Şekerimmiş... O elit totona tinerciler tıklasın inşallah!
Yok mu daha? Ühhüüüüüü, çok! Bunlar bir çırpıda aklıma geliverenler. Ama dakika itibariyle blogundan, sözlükten, köşesinden, ekrandan vs. ona buna sallayanlara müthiş hak verdim.
Rahatladım vre!
Anlatacaklarım sıkıntının ana kaynağı değil. Büyük kaynaklardan beslenen mutsuzluklara "caba" olarak, en münasebetsiz zamanda ortaya çıkıp asabiyeti körükleyen insanlar. Hani şıkır şıkır bir zamanda gelse fazlaca iplenmez ama, şeytanın karı boşadığı zamanda zaten barut gibiyken adamı ayar eden abiler, ablalar. İşte onlar:
Dükkan Yancıları: Kah telefonda müşteriyle gırtlaklaşırken, kah veresiye defteri karıştırıp cinnete gelmek üzereyken peydah olurlar. "Valla en iyisini yaptın abi, kendi işin olsun, küçük olsun. Hiç değilse karışanın yok" favori cümleleridir. Hayır, desem "Doğuş Grubu'na CEO oldum" bu sefer de "En temizi abi, boğulacaksan büyük denizde boğul" diyecek eşşoğlusu, adım gibi biliyorum. Ağzının üzerinden sumsuk eksik edilmemelidir.
Pek Bi' Merak Edenler: Elbette eşim dostum merak edecek halimi, ahvalimi ama bu dediğim zurnanın son deliği olup da herkesle, dolayısıyla benimle ilgili her şeyi pek bir merak eden homo sapiensler. "Bu iş ekmek yediriyor mu" cümlesini çok severler. İçiyor musun eskisi gibi, kazağı nereden / kaça aldın, hangi partiye oy verdin, yarin ile hoş musun... En tırtından en mahremine her şeyi merak ederler. Yalnız merak etmezler, aynı zamanda muhatabını uyuz ederler. Bilardo ıstakasıyla girişmek farz-ı kifayedir. Haaa! Unutuyordum. Bir de yüzük parmağını sıvazlayıp gevşek gevşek sırıtırken, "Paşa yok mu bişeyler, gelin melin; evlen artık" diyenler var ki onlara söyleyecek söz, edecek küfür, yapacak işkence bulamıyorum. Bre putperest, bre firavun; ben sana soruyor muyum "Nasipse ne zaman boşanıyosunuz" diye! İnsansı seni!!
Her Şeyi Bildiğimi Sananlar: Bunlar tartışmasız her lafa "Abi sen bilirsin bunu" diye başlarlar. Ardına ekle artık ne eklersen: Benim araba kaçtan gider, hatuna hediye ne alayım, Soma Linyit - Sökespor maçına 1 vereyim mi, Shell'in mazotu mu iyi BP'ninki mi, buğday mı ekmeli arpa mı, Varna Savaşı kaç yılında oldu... Bilmiyorum dersin, ikna olmaz. Akıl verirsin, beğenmez ensesini kafasını tokat içinde bıraktığımın.
Sanal Paylaşımcılar: Forward mail olsun, facebook videosu olsun ölümüne paylaşırlar. Faşizm, din, fanatizm gibi damarlardan beslenirler. Çeçen mücahitlerin kafa kesişini, Fenerli Okocha'nin fi tarihinde attığı golü, Esma-ül Hüsna'yı, bor minerallerinin kıymetini, hiç sevmediğim bir adamın şarkılarını defalarca millete yollamaktan katiyen sıkılmayan insanlardır. Paylaşıyomuş... Yerim öyle paylaşmayı! Elindeki ekmekten bir lokma vermez g.tveren.
Ertem Şener, Emre Tilev, İlker Yasin Üçlüsü: Sinir barajı dolmuş, kapakları zorlanıyor zaten. Eve gideyim de maç izleyeyim diyorum. Söver sayar rahatlarım hiç değilse diyorum. Ne mümkün! Bu üçü hiç sürpriz yapmadan tüm Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi maçların ırzına geçiyor. Tamam, kuru kuru isim sayma, arada da bilgi ver ama bunlar bambaşka arkadaş. Yok yok, NTV Spor maçları alıp Murat Kosova, Ercan Taner, Güntekin Onay bu üçlünün yerini almadıkça hafta içi maç izlemek haram bana.
Avrupa Konutları ve Modacı Elitist: Esen Pen'in bet sesli montaj ustasına rahmet okutur, o derece. Gündüz haber aralarında çok çıkıyor bu reklam. Konut reklamlarının birinde doktor anne var, birinde mesleğini hatırlayamadığım tenis oynayan emmi. Ama bir tanesi var ki, sakinken dahi ayar ediyor beni. Zaman kötüymüş de, insanın komşuları iyi olmalıymış. Tamam, ona itirazımız yok ama abla ne anlıyor "iyi" den? Rafine zevkleri olacakmış, stil sahibi olacakmış, estetik kaygıları olacakmış. Hele hele ikide bir "dii mi şekerim" demiyor mu. O şekerim diyen diline kızgın maşayla dalasım var modacı abla! Şekerimmiş... O elit totona tinerciler tıklasın inşallah!
Yok mu daha? Ühhüüüüüü, çok! Bunlar bir çırpıda aklıma geliverenler. Ama dakika itibariyle blogundan, sözlükten, köşesinden, ekrandan vs. ona buna sallayanlara müthiş hak verdim.
Rahatladım vre!
1 yorum:
Yorum Gönder