CD'ler yeni çıkmaya başlamış, ama tek tük. Babadan, abiden destekli müzik arşivlerimiz harddisklerde değil, zamanında pek çok ticarethanede kartvizitlik olarak kullanılan kaset kutularının içinde. Çeşit çeşit kaset var evde. Babamın Ruhi Su'ları, Rahmi Saltuk'ları var. 70'lik şişesinin teneke kapağı çıtırt derken Grundig kasetçalara yerleştirilen; en mahkemeli, en gardiyanlı, en koğuşlu, en polisli muhabbetlere refakat eden kasetler onlar. Onlar kutsal emanet bir bakıma, zamanında Commodore 64 için oyun bile çektirmemişiz üstlerine.
Arşivin abi kanadı bambaşka. Bir grup kaset var, üniversiteyi kazanınca oraya götürme gereği duymamış. Modası falan kalmamış ama ben arada dinlerken çılgın atıyorum. Mc Hammer var, Technotronic var. Sözleri uydura uydura söylüyorum, dinleyen mi var nasılsa. Bir grup kaset var, ya bana bırakmış hususi dinlemeye devam edeyim diye, ya götürmeyi unutmuş. MFÖ, Yeni Türkü, Leman Sam, Bulutsuzluk Özlemi falan var o grubun içinde. Yaşıma, çağıma bir boy büyük ama ben çoklukla onları dinliyorum.
Bir de evde kimsenin dinlemediği, kime ait olduğu belli olmayan kasetler var. Kimse dinlemiyor ama onlar öylece sebepsiz sebepsiz yere evde duruyor. Hep merak etmiştim, evde Nalan Altınörs dinleyen yokken bu kaset eve nerden geldi, ulan bizimoğlan akşamları gizli gizli Yüksel Uzel mi dinliyor diye. Bu son gruba soktuğum kasetler özel radyoların kurulup yeni yeni palazlandığı dönemde ancak işe yaramaya başladı. Onlar artık benim için potansiyel boş kasetlerdi.
Üç beş velediz mahallede. Yemiyoruz, içmiyoruz çekme kaset yapıyoruz. TRT Fm var, radyo 1 var maçların falan verildiği, bir de ilçenin yeni kurulan radyosu. Kasedin yapım ve stüdyo aşaması bittikten sonra değişiyoruz karşılıklı. Alıyorum Ozan'ın çekmesini takıyorum teybime. Yıldız Tilbe - Delikanlım, Nalan - Hadi Yarim, Demet - Arnavut Kaldırımı, Akın - Rebeka vs. vs. diye başlıyor bitiyor kaset. Dinliyorum, "güzel olmuş" diyorum. Sonra Ramazan'ın çekmesi dönüp gelitor bana. Müslüm - İsyanlardayım, İbrahim Erkal - Canısı, İbo - Kurşuna Gerek Yok minvalinde başlıyor, bitiyor o da. Çok açmıyor beni o dönem, ağır geliyor falan ama, "güzel" diyorum gene.
Ben evdeki kasetlerden takviye bile yapıyorum radyodan gelenlerin yanına. Ama kitap hakkı için bir kişi beğensin benim kasetleri, yok! Bir dinleyen "oğlum bu ne la?" diye irkiliyor. Su gelir güldür güldür türküsünden sonra çalan MFÖ'nün Sude'sini beğendiremiyorum aleme. Araya bir Tarkan, bir Gencebay atmışım ama gazını alamamışım dinleyicinin. Millet pis dolamış Bulutsuzluk Özlemi'ne. "Oğlum o ne lan, uçtu uçtu diye bağırırken dikişleri patlatacak adam" diyorlar, eğleniyorlar. Kasedin sonuna Burak Kut'tan Bebeğim'i de koymasam hepten teneke olacağım. O bir nebze yumuşatmış ortamı bereket.
Onbeş sene sonra coşuyorum, hele bir bakayım şu kasedin içinde ne vardı diyorum. Takıyorum çift pilli Sony Mega Bass walkmanime; dinliyorum, dinliyorum, dinliyorum. Büyük bir haksızlığa maruz kaldığımı düşünüyorum:
- Ozan, Ramazan, Süleyman, Osman! Hakkımı yemişsiniz lan benim. Çiçek gibiymiş benim çekmelerim!!!
2 yorum:
'Abi'ye sahip olmak..
"Abi" candır..
Yorum Gönder