31 Aralık 2009 Perşembe
25 Aralık 2009 Cuma
Yayının Boş Saatleri
Her keder, aslında vücuda giren yabancı bir cisim. Çivi gibi, cam kırığı gibi... Vücut kabul etmiyor, edemiyor. İltihap yapıyor; tasa, huzursuzluk yapıyor, ateş yapıyor.
Cerahati dışarı atmanın görünen tek yolu konuşmak, mümkünse ağlamak. Kimisi batar batmaz döküyor içini, rahatlıyor. Böylelikle atıyor vücutla intiba problemi olan keder maddesini.
Kimisi de atamıyor işte. Çivi paslanana, cam kırığı kırk parça olana kadar sesini çıkaramıyor. Enfeksiyon tüm varlığı esir alıyor.
Keşke bitse, "Korkma sönmez" okunsa, askerler Anıtkabir'de bayrağı çekse, "kapattık kardeşim, yatıyoruz" diyebilsem.
Cerahati dışarı atmanın görünen tek yolu konuşmak, mümkünse ağlamak. Kimisi batar batmaz döküyor içini, rahatlıyor. Böylelikle atıyor vücutla intiba problemi olan keder maddesini.
Kimisi de atamıyor işte. Çivi paslanana, cam kırığı kırk parça olana kadar sesini çıkaramıyor. Enfeksiyon tüm varlığı esir alıyor.
Keşke bitse, "Korkma sönmez" okunsa, askerler Anıtkabir'de bayrağı çekse, "kapattık kardeşim, yatıyoruz" diyebilsem.
Bu Resim Size Ne İfade Ediyor?
Biraderim Facebook'ta bu resmi paylaşmış ve sormuş; bu resim size ne ifade ediyor diye. Şuurum tatilde, tamen kalbimden ilk dökülüverenler şunlar olmuş:
Ayaktakiler: Zoran Simovic, Semih Yuvakuran, Yusuf Altuntaş, İsmail Demiriz, Cüneyt Tanman (c), Erhan Önal
Oturanlar: Mirsad Güneş, Uğur Tütüneker, Tanju Çolak, Tugay Kerimoğlu, Cevad Prekazi
ve diğerleri: Hayrettin Demirbaş, Bülent Korkmaz, Muhammet Altıntaş, Savaş Demiral, Savaş Koç, Metin Yıldız, Arif Kocabıyık, İlyas Tüfekçi, Jupp Derwall, Mustafa Denizli, Masör Mehmet Akpençe, :)
Neyi hatırlatıyor: 15 sene sonra Eskişehir maçıyla gelen şampiyonluğu, Wien'i, Xamax'ı, Monaco'yu hatırlatıyor. Simo'yla Cevad'ın Monaco maçından sonraki al bayraklı sevincini hatırlatıyor. Rambo'nun boş kaleye Tanju'ya attırdığı golü, Prekazi'nin çimleri biçen firikiğini, Tanju'nun uçarak vurduğu spektaküler kafayı hatırlatıyor. Arif'in pavyon alemlerini, Rambo'nun E-5'e giden şutlarını, Semih'in kısa düşen geri paslarını hatırlatıyor....
Ölümsüz Ali Sami Yen'in "İngilizler gibi birlikte oynamak, bir renge ve ruha sahip olmak, Türk olmayan takımları da yenmek" şeklinde dile getirdiği kulübümüzün varlık amacını; 2000'de zaferle sonuçlanan yolun başlangıç zamanlarını hatırlatıyor.
İmkansızın mümkün olduğu, zafere mahkum bir takımı hatırlatıyor.
Ayaktakiler: Zoran Simovic, Semih Yuvakuran, Yusuf Altuntaş, İsmail Demiriz, Cüneyt Tanman (c), Erhan Önal
Oturanlar: Mirsad Güneş, Uğur Tütüneker, Tanju Çolak, Tugay Kerimoğlu, Cevad Prekazi
ve diğerleri: Hayrettin Demirbaş, Bülent Korkmaz, Muhammet Altıntaş, Savaş Demiral, Savaş Koç, Metin Yıldız, Arif Kocabıyık, İlyas Tüfekçi, Jupp Derwall, Mustafa Denizli, Masör Mehmet Akpençe, :)
Neyi hatırlatıyor: 15 sene sonra Eskişehir maçıyla gelen şampiyonluğu, Wien'i, Xamax'ı, Monaco'yu hatırlatıyor. Simo'yla Cevad'ın Monaco maçından sonraki al bayraklı sevincini hatırlatıyor. Rambo'nun boş kaleye Tanju'ya attırdığı golü, Prekazi'nin çimleri biçen firikiğini, Tanju'nun uçarak vurduğu spektaküler kafayı hatırlatıyor. Arif'in pavyon alemlerini, Rambo'nun E-5'e giden şutlarını, Semih'in kısa düşen geri paslarını hatırlatıyor....
Ölümsüz Ali Sami Yen'in "İngilizler gibi birlikte oynamak, bir renge ve ruha sahip olmak, Türk olmayan takımları da yenmek" şeklinde dile getirdiği kulübümüzün varlık amacını; 2000'de zaferle sonuçlanan yolun başlangıç zamanlarını hatırlatıyor.
İmkansızın mümkün olduğu, zafere mahkum bir takımı hatırlatıyor.
22 Aralık 2009 Salı
Çekme
CD'ler yeni çıkmaya başlamış, ama tek tük. Babadan, abiden destekli müzik arşivlerimiz harddisklerde değil, zamanında pek çok ticarethanede kartvizitlik olarak kullanılan kaset kutularının içinde. Çeşit çeşit kaset var evde. Babamın Ruhi Su'ları, Rahmi Saltuk'ları var. 70'lik şişesinin teneke kapağı çıtırt derken Grundig kasetçalara yerleştirilen; en mahkemeli, en gardiyanlı, en koğuşlu, en polisli muhabbetlere refakat eden kasetler onlar. Onlar kutsal emanet bir bakıma, zamanında Commodore 64 için oyun bile çektirmemişiz üstlerine.
Arşivin abi kanadı bambaşka. Bir grup kaset var, üniversiteyi kazanınca oraya götürme gereği duymamış. Modası falan kalmamış ama ben arada dinlerken çılgın atıyorum. Mc Hammer var, Technotronic var. Sözleri uydura uydura söylüyorum, dinleyen mi var nasılsa. Bir grup kaset var, ya bana bırakmış hususi dinlemeye devam edeyim diye, ya götürmeyi unutmuş. MFÖ, Yeni Türkü, Leman Sam, Bulutsuzluk Özlemi falan var o grubun içinde. Yaşıma, çağıma bir boy büyük ama ben çoklukla onları dinliyorum.
Bir de evde kimsenin dinlemediği, kime ait olduğu belli olmayan kasetler var. Kimse dinlemiyor ama onlar öylece sebepsiz sebepsiz yere evde duruyor. Hep merak etmiştim, evde Nalan Altınörs dinleyen yokken bu kaset eve nerden geldi, ulan bizimoğlan akşamları gizli gizli Yüksel Uzel mi dinliyor diye. Bu son gruba soktuğum kasetler özel radyoların kurulup yeni yeni palazlandığı dönemde ancak işe yaramaya başladı. Onlar artık benim için potansiyel boş kasetlerdi.
Üç beş velediz mahallede. Yemiyoruz, içmiyoruz çekme kaset yapıyoruz. TRT Fm var, radyo 1 var maçların falan verildiği, bir de ilçenin yeni kurulan radyosu. Kasedin yapım ve stüdyo aşaması bittikten sonra değişiyoruz karşılıklı. Alıyorum Ozan'ın çekmesini takıyorum teybime. Yıldız Tilbe - Delikanlım, Nalan - Hadi Yarim, Demet - Arnavut Kaldırımı, Akın - Rebeka vs. vs. diye başlıyor bitiyor kaset. Dinliyorum, "güzel olmuş" diyorum. Sonra Ramazan'ın çekmesi dönüp gelitor bana. Müslüm - İsyanlardayım, İbrahim Erkal - Canısı, İbo - Kurşuna Gerek Yok minvalinde başlıyor, bitiyor o da. Çok açmıyor beni o dönem, ağır geliyor falan ama, "güzel" diyorum gene.
Ben evdeki kasetlerden takviye bile yapıyorum radyodan gelenlerin yanına. Ama kitap hakkı için bir kişi beğensin benim kasetleri, yok! Bir dinleyen "oğlum bu ne la?" diye irkiliyor. Su gelir güldür güldür türküsünden sonra çalan MFÖ'nün Sude'sini beğendiremiyorum aleme. Araya bir Tarkan, bir Gencebay atmışım ama gazını alamamışım dinleyicinin. Millet pis dolamış Bulutsuzluk Özlemi'ne. "Oğlum o ne lan, uçtu uçtu diye bağırırken dikişleri patlatacak adam" diyorlar, eğleniyorlar. Kasedin sonuna Burak Kut'tan Bebeğim'i de koymasam hepten teneke olacağım. O bir nebze yumuşatmış ortamı bereket.
Onbeş sene sonra coşuyorum, hele bir bakayım şu kasedin içinde ne vardı diyorum. Takıyorum çift pilli Sony Mega Bass walkmanime; dinliyorum, dinliyorum, dinliyorum. Büyük bir haksızlığa maruz kaldığımı düşünüyorum:
- Ozan, Ramazan, Süleyman, Osman! Hakkımı yemişsiniz lan benim. Çiçek gibiymiş benim çekmelerim!!!
13 Aralık 2009 Pazar
yol..
Pearl Jam - No Way
Doğru yolu bulmak derdindeyken aslında hiç yolu olmadığını farketmek.. Ertesi günün daha güzel olmasını düşünürken bir gün önceden daha b.ktan bir gün geçirmek.. İçin için yanmak, içten erimek.. Pazar günlerini ertesi günün pazartesi olacağından değil de herkes tatil yaparken hiç birşey yapamamaktan dolayı sevmemek.
Bir yandan da kendini yolla işinin olmadığına inandırmaya çalışmak, hala güzel bir günün birgün geleceğini hayal etmek, soğuk bir şeyler içip içten erimeyi beyni uyuşturarak engellemeye çalışmak, aslında her günün bir öncekiyle aynı olduğunu düşünüp her günü sevmeye çabalamak...
"'Cause I'll stop trying to make a difference / I'm not trying to make a difference."
Doğru yolu bulmak derdindeyken aslında hiç yolu olmadığını farketmek.. Ertesi günün daha güzel olmasını düşünürken bir gün önceden daha b.ktan bir gün geçirmek.. İçin için yanmak, içten erimek.. Pazar günlerini ertesi günün pazartesi olacağından değil de herkes tatil yaparken hiç birşey yapamamaktan dolayı sevmemek.
Bir yandan da kendini yolla işinin olmadığına inandırmaya çalışmak, hala güzel bir günün birgün geleceğini hayal etmek, soğuk bir şeyler içip içten erimeyi beyni uyuşturarak engellemeye çalışmak, aslında her günün bir öncekiyle aynı olduğunu düşünüp her günü sevmeye çabalamak...
"'Cause I'll stop trying to make a difference / I'm not trying to make a difference."
11 Aralık 2009 Cuma
Kıvama Gelmek
Gece belli bir saaten sonra henüz alkol duvarını aşmadan önceki döneminde, fakat aşmaya da ramak kalmışkanki ruh halinin bendeki tezahürüdür:
- Buzdolabındaki bira sayısının hala fazla olduğunu görmek, gece gece "bir tane daha olaydı yea" krizleri yaşamayacak olmanın garantisi ile mutlu olmak.
- Normalde dövseler dinlemeyeceğim bir şarkının radyoda çalmasıyla ebleh ebleh sırıtmak. Mesnetsiz hayallere dalmak, herşeye rağmen makul mutlulukta bir hayata dair umut beslemek.
- Çok nadir olarak gelen güzel habere insanca değil eşekçe sevinmek. Gene hayal kurmak, gene 50 senelik dönemi on dakikada kurgulamak. Rüyada görülen balığı 850.000 inci kez hayırlara yormak.
- Durduk yere, 5 yıl önce tamamlanmış olmasına rağmen "İyi ki askerliği yapmışız lan, kim çekecek bu yaştan sonra o kahrı" diye düşünmek. "Aklımı seveyim, aklımı" demek.
- Kötü dönemleri hiç akla getirmeden "Bir aşk ola ki, yaşana" diye mırıldanmak. Sonradan bunun, tüm enkazın altından sapasağlam çıktığıma işaret olduğunun farkına varmak, bir kez daha mutlu olmak.
- Hülasa; her halttan bir kırıntı yakalayıp mutlu olmaya çalışmak. Asgari güzellikten azami haz yakalamaya gayret etmek.
Bu hali yıllar yıllar sonra yaşıyor olmanın tarif edilemez mutluluğu bana işbu yazıyı yazdıran.
5 Aralık 2009 Cumartesi
Ağrılı, Aç, Sigarasız: Tabii ki Asabi!
Günlerdir canımdan can alan musibetin temsili resmi bu işte. Yirmi yaş dişi olarak adlandırılan bu mikropoğlu mikrop, hemen hemen hiçbir boka yaramamasına rağmen; kah gömük gelerek, kah yatay gelip çıkamayarak nice koçyiğitleri telef etmekte. Eğer şanslıysanız ve sorunsuz çıktıysa da günün birinde illa bir arıza çıkaracaktır, sevinmeyiniz.
Antibiyotik tedavisi önce sindirim sistemimin, sonra tüm dengemin ırzına geçtiği için, hazır ağrım da azalmışken sökelim de kurtulalım dedik bugün. Ulan anestezisi ayrı, çekimi ayrı, çekim sonrası apayrı dertmiş ne bileyim...
Hekim iki saat dedi ama zannederim ben iki yirmidört saat birşey yiyemeyeceğim şu andaki duruma bakarsak. Hadi, antibiyotik tedavisinden alkolsüzlüğe alıştım, o koymayacak. Ama 24 saat sigara yasağı ne ola ki bilader. Arada bir sigara serbest olsa, açlığa da faydası olur değil mi ? Değil işte! Çorba içeceksin ama sıcak olmayacak, süt içeceksin ama soğuk olmayacak. Ebesinin dişi Ali Sami!
Oooofffffff!! Yazarken daraldım Kuran çarpsın. Tanıyanlar, tanımayanlar; sabır ve sakinlik dileyiniz benim için.
Antibiyotik tedavisi önce sindirim sistemimin, sonra tüm dengemin ırzına geçtiği için, hazır ağrım da azalmışken sökelim de kurtulalım dedik bugün. Ulan anestezisi ayrı, çekimi ayrı, çekim sonrası apayrı dertmiş ne bileyim...
Hekim iki saat dedi ama zannederim ben iki yirmidört saat birşey yiyemeyeceğim şu andaki duruma bakarsak. Hadi, antibiyotik tedavisinden alkolsüzlüğe alıştım, o koymayacak. Ama 24 saat sigara yasağı ne ola ki bilader. Arada bir sigara serbest olsa, açlığa da faydası olur değil mi ? Değil işte! Çorba içeceksin ama sıcak olmayacak, süt içeceksin ama soğuk olmayacak. Ebesinin dişi Ali Sami!
Oooofffffff!! Yazarken daraldım Kuran çarpsın. Tanıyanlar, tanımayanlar; sabır ve sakinlik dileyiniz benim için.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)